Yazı Dizisi 9. Hıfzıssıhha Mektebi-Okulu
Tarihi Arka Plan
Osmanlı İmparatorluk döneminde sağlık hizmetleri daha çok saraya ve orduya yönelik olduğundan devlet, resmi sağlık örgütü olarak sarayda yer alan Hekimbaşılık kurumunu benimsemiştir. Hekimbaşılar hem padişah ve ailesinin sağlığından hem de devletin sağlık işlerinden sorumluydu.
17 Nisan 1850’de çıkarılan emirle, riyâset-i etibbâ unvanına ihtiyaç kalmadığı belirtilmiş, makam unvanı Mekteb-i Tıbbiye Nezâreti’ne çevrilerek Hekimbaşılık lağvedilmiştir. Bundan sonra bu görevde bulunan, Ser-tabib-i Hazret-i Şehriyâri sıfatıyla sadece saray çevresinin sağlık işleriyle kısıtlandı. (Öztürk, 1999) Hekimbaşı, bu yeni sıfatıyla hem padişah doktorluğu hem de saray eczanesinin idaresini üstlenerek varlığını Cumhuriyete kadar devam ettirdi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında gerçekleştirilen sağlık hizmetleri her ne kadar Osmanlı Dönemi ile bir devamlılık arz etse de bu dönemin kendisine has yenilikçi koşullarından olumlu anlamda etkilenmiştir. Yeni kurulan Cumhuriyet yönetimi hem daha gönülden hem de daha coşkulu bir ruhla bu işe sarılmıştır. Atatürk’ün henüz 1920 Eylül’ünde bahsettiği halkçı devlet anlayışı belki de en çok sağlık politikaları ile kendisini ifade etme şansı bulmuştur. Ancak tüm bu anlayışa etki eden bir diğer önemli gelişme de Dr. Refik Saydam’ın Sağlık Bakanlığı görevini yürütmesidir. Dr. Refik Saydam, Sağlık Bakanı olarak görevini yürüttüğü dönemki politikalarıyla Türkiye’de sosyal devlet anlayışının sağlık alanındaki en iyi örnekleri verilmekle kalmamış ilerleyen yıllarda uygulanacak sağlık hizmetlerinin de temelini oluşturmuştur. Dr. Refik Saydam Milli Mücadele döneminde görev almış, Erzurum ve Sivas Kongrelerine katılmış, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasında Mustafa Kemal Paşa ile birlikte hareket etmiş, 1920’de Büyük Millet Meclisi’nde yer almıştır. Dr. Refik Saydam’ın bu noktaya gelmesinde, yaptığı çalışmaların, sergilediği politik tavrın ve kurmuş olduğu ilişkilerin büyük rolü olduğu görülmektedir.
Dr. Refik Saydam, Cumhuriyet döneminin en uzun süre ile görev yapan Sağlık Bakanı’dır. Bakanlığı döneminde önemli çalışmalara imza atmıştır. Devletin sağlık teşkilatını kurmuş, doktor ve sağlık memuru yetiştirmeye önem vermiş, Numune Hastaneleri ve Verem Sanatoryumu açmış, sağlık ve sosyal yardım kanunları çıkarmıştır. Bu şekilde Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında adım adım, yasalarla ulus devlet yaşamına geçilmesine önemli katkıda bulunmuştur. Saydam, halk sağlığı konusunda çok önemli çalışmalar yapmıştır. Kurmuş olduğu Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsü’ne ölümünün ardından 1942 yılında TBMM tarafından T.C. Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi adı verilmiştir.
Hıfzıssıhha Okulu, Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi adı altında resmen 1928’de kurulmuştur. Müessese, okul yanında laboratuvar ve aşı üretim hizmetlerinin yürütüldüğü bir Hıfzıssıhha Enstitüsünü de içeriyordu. Okula sağlık personeli ve hekimlerin halk sağlığı konularında yetiştirilmesi görevi verilmişti. Türkiye Cumhuriyetinin daha ilk dönemlerinde, ülkedeki hekim ve diğer sağlık personeli toplam sayısı 2000’i bile bulmamışken, bugün bile düşünülemeyen böyle bir görevin verilmiş olmasına şaşmamak gerekir. Aynı yıllarda koruyucu hizmetlere öncelik veriliyor, bulaşıcı hastalık mücadelesi başlatılıyor, tüm kamu sağlığı hizmetleri güçlendiriliyordu. (Dedeoğlu, 2001)
Hıfzıssıhha Mektebi’nin kuruluşu ile ilgili karar, 27 Mayıs 1928 gün ve 1268 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi Hakkında Kanun’da yer almışsa da Hıfzıssıhha Mektebi, 23 Haziran 1936 tarihinde 3017 sayılı kanunla açılmıştır. Hıfzıssıhha Okulu’nun fiilen açılması ise 2 Kasım 1936’da olmuştur. 1936’da yayınlanan Sıhhi Teşkilat Kanunu Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâletinin faaliyet sahasını şu suretle çerçevelemektedir: “Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti; İcra Vekilleri Heyetine dâhil bir vekilin emir ve idaresi altında olup ve devlet hizmetleri arasında memleketin sıhhi şartlarının ıslah ve milletin ferdi ve içtimai sıhhatine zarar veren amirlerle mücadele ve gelecek nesillerin sıhhatli olarak yetişmesini temin ve halkı sıhhi ve içtimai muavenete ulaştırmak ve iskân işlerini görmek için kanunlarla kendilerine verilen vazifeleri yapmakla mükelleftir.” (Aksakal Halil İbrahim, Fırat Ünv.2017)
Yasada belirtilen işleri doğru bir şekilde yapabilmek için belirlenen çalışma programının ana hatları aşağıda maddeler halinde ortaya konmuştur.
- Devletin sıhhat (sağlık) teşkilatını kurmak
- Fazla miktarda doktor yetiştirmek
- Numune Hastaneleri açmak
- Ebe yetiştirmek
- Sıhhiye memuru (sağlık alanında hekim dışı sağlık personeli) yetiştirmek
- Çocuk bakım ve doğum evleri açmak
- Verem sanatoryumu açmak
- Sıtma ile mücadele etmek
- Frengi ve diğer içtimai hastalıklarla mücadele etmek
- Trahom (bir çeşit göz hastalığı) ile mücadele etmek
- Sıhhi ve içtimai teşkilatı (sağlık örgütlenmelerini) köylere kadar götürmek
- Sıhhi ve içtimai kanunlar yapmaktır.
Yukarıdakilere ilave olarak, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Hıfzıssıhha Müessesesinin teşkili, Devlet teşkilatına, milletimizin hayat ve sıhhatine müessir olacak esasları telkin edecek olan Hıfzıssıhha Mektebinin kurulmasıdır.
Mustafa Kemal Atatürk Kasım 1937’de yaptığı bir konuşmada Hıfzıssıhha’nın on beş yıllık çalışmasını şöyle övmüştür; “Kendine, inkılâbın ve inkılâpçılığın çeşitli ve hayati vazifeler verdiği Türk vatandaşının sağlığı ve sağlamlığı, her zaman üzerinde dikkatle durulacak milli meselemizdir. Sağlık ve Sosyal Yardım Vekâletinin bu mevzu üzerindeki sistemli çalışmaları, bizleri memnun edecek mahiyette inkişaf etmektedir. Ayni vekâlet, kendine verdiğimiz göçmen işlerini de sosyal ve ekonomi politikamıza uygun olarak başarı ile görmektedir. Vekâletin “Sağlam ve gürbüz nesil, Türkiye’nin mayasıdır” prensibini pekiyi değerlendirerek çalışmakta olduğunu takdire değer bulurum” demiştir. (İnan Afet,1971)
Hıfzıssıhha Mektebinin kuruluşu ve yapılanması (1928-1940)
T.C. Merkez Hıfzıssıhha Müessesesinin; Hıfzıssıhha Enstitüsü ve Hıfzıssıhha Mektebi olmak üzere iki kısımdan oluştuğu 27 Mayıs 1928 tarihli yasada ifade edilmiştir.
30 Aralık 1940 tarihli T.C. Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi Teşkiline Dair Kanun’un 7. ve 8. maddesiyle Hıfzıssıhha Mektebine verilen görevler şu şekilde ifade edilmiştir:
7. maddeye göre Hıfzıssıhha Mektebi, Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâletinin göreceği lüzum ve tertip edeceği program üzerine; tıp ve dalları mensuplarına, eczacılara, kimyagerlere ve sağlık memurlarına genel ve ferdî hıfzıssıhhaya yönelik teorik ve uygulamalı tekâmül eğitimi vermekle, genel ilmî mevzulara ait konferanslar tertip etmekle ve neşriyat yapmakla mükelleftir.
8. maddeye göreyse Hıfzıssıhha Mektebi; Maarif Sağlık Müfettişlerine, ziraat müfettişlerine, öğretmenlere, iş müfettişlerine ve lüzum görülen diğer meslek memurlarına (ilgili Vekâletler ve Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâleti tarafından müştereken tayin olunacak şekil, sıra ve adetlerde) mesleklerinin sıhhi ve tıbbi kısımlarına yönelik tekâmül kursları vermekle görevlidir. (Resmi Gazete, 1941)
Hıfzıssıhha Mektebi’nin ilk müdürü olarak görev alan Dr. Ralph Collins ve sağlık mühendisi Prof. Daniel Wright, Rockefeller Vakfı’nın mali desteğiyle Türkiye’ye geldiler. 2 Kasım 1936’da binanın görkemli açılışı, Dönemin Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam’ın inşaata 280.000 dolar mali destekte bulunan Rockefeller Vakfı’na teşekkür nutkuyla gerçekleşti. (Dedeoğlu, 2001).
Vakıf, bilimsel teçhizatlar için 80.000 dolar, eğitim ve bina çalışmaları için 200.000 dolar vererek diğer hizmet çalışmalarına da katkıda bulundu. 1940 yılında Türkiye’den ayrılan Collins, 1920-1930 yılları arasında vakıf ile tam bir uyum içinde çalışmış, 1936’da Hıfzıssıhha Halk Sağlığı Mektebi’nin de ilk Dekanı olmuştur (Erdem ve Rose, 2000).
Collins, geniş çaplı bir sağlık müessesesinde kurulması planlanan mektebin önemine şöyle değinir: “Hıfzıssıhha Mektebi Türkiye’deki sıhhati umumiye hizmetlerini rasyonel bir tekâmüle eriştirmek hususunda üzerine mühim bir vazife almıştır. Bu hususi inkılâp birçok senelerden beri düşünülmekte idi. ”Rockefeller Vakfı sadece parasal değil bilimsel çalışmalara da ağırlık verilmesi için yurtdışından bilim adamlarının gelmesine destek verdi. Vakıf, Türkiye’deki bilimsel çalışma alanları ve getirdiği bilim adamları açısından halk sağlığı başta olmak üzere; ziraat, eczacılık, iktisat, biyoloji, siyaset bilimi, edebiyat ve tarih gibi alanları destekledi. Vakıf, Hıfzıssıhha’ya malzeme ve kitap yardımında bulunurken, sonraları Zagrep (1947), İskenderiye (1956) ve Tahran (1966)’da kurulacak Hıfzıssıhha mekteplerine de çeşitli yardımlarda bulunmuştur.
Ralph Collins’e göre kurulacak bu mektep devrim niteliğindedir. Buranın tedrisata uygun olması için Sıhhat Vekâleti’nin teknik vazifesini sağlamalıydı. Üstelik mektebin tedrisat sahasındaki faaliyeti, Tıp Fakültesi’nden farklı olarak onun yerini almamalıydı. Amaç, öğrenciye Hıfzıssıhha ilminin temel bilgilerini vermekti. Mektebin tedrisatı daha ziyade teknik bilgilere dayanmalı, Tıp Fakültesi’ndeki tedrisatla ilgili olmamalıydı. Bunun yanında mektebin tedrisatı yalnız hükümet tabiplerine değil, genel sağlık işlerinde çalışan diğer personele de yönelikti. Örneğin sağlık memurlarının bilgilerini yükseltmek ve uygulama çalışmalarını artırmak için kurslar verilmesi için mektep altı şubeye ayrıldı (Collins, 1938): Epidemiyoloji ve istatistik, parazitoloji, sıhhat mühendisliği, hıfzıssıhha, bakteriyoloji ve seroloji ve sıhhati umumiye idaresi.
Hıfzıssıhha Mektebinin açılışına dair ilk yasa 27 Mayıs 1928’de çıktı. Okul binasının açılışı ise 23 Haziran 1936’da gerçekleşti. Fiilen açılması ve çalışmalara başlanması ise 2 Kasım 1936’da oldu. Bu gecikmenin nedeni binaların zamanında tamamlanmamış olmasıdır. Yeni başkent Ankara ise fiziksel ve toplumsal olarak modernliğin öncüsü olarak düşünülüyordu. Milli Mücadele’de üstlendiği rol gereği kentin tarihine anlam katmak gerekiyordu. Bu nedenle, Ankara’nın fiziksel ve sosyal olarak modern yaşam biçimi kurması ve topluma öncülük işlevi görmesi isteniyordu.
Hıfzıssıhha Okulu’nda Dr. Collins’in müdürlükten ayrıldığı 1940 yılına kadar hekimlere ve sağlık personeline 3-4 ay süren halk sağlığı kursları verilmiş, sıtma, çevre sağlığı, çocuk ishalleri üzerinde araştırmalar yapılmış, konferanslar düzenlenmiştir.
Osmanlı döneminin harap ve bakımsız Ankara’sının, batılı tarzda bir imar planı, yeni imar mekânları içinde kurulacak yaşamı ve sosyal açıdan modernleşmeyi temsil etmesi amaçlanıyordu. 1927 tarihinde yapılan nüfus sayımında Ankara’nın merkez nüfusu 107.640 civarındaydı. Nüfusun yarısı tarım kesiminden, kentte çalışan nüfusun yüzde 50’ye yakın bölümü de asker ve sivil bürokratlardan oluşuyordu. 1930’ların Ankara’sı binalar, yollar, sokaklar, konutlar ve hızla yapılanan kentsel görünümle inşaat ve şantiye alanını andırıyordu. Bozkır bir Anadolu kenti olan Ankara ve buranın sermaye sahipleri, modernleşme arzusuna karşın, kendi başına yeni bir sosyal yaşam kurarak modernleşmeye öncülük edecek yapıda değildiler. Geride sadece bu yükü kaldıracak aydınlar ve bürokratlar yer alıyordu.
Türkiye’de uluslararası mimarlığı ilk temsil eden ve Ankara’nın taşradan modern görünüme dönüşmesine katkı sağlayan Sıhhat ve İçtimai Muavenet (Sağlık Bakanlığı) Binası, 1926-1927 yılları arasında Atatürk Bulvarı üzerinde kuruldu. Bina, mimar Theodor Jost ve Carl Lörcher tarafından bodrum üzerine üç katlı olarak tasarlandı. Ankara’nın imarında Hermann Jansen, Clemens Holzmeister, Enst Egli ve Theodor Jost’un dışında Robert Oerley’de Avusturyalı mimarlar arasında hatırı sayılır birisiydi. Ülkesinde popülerdi ve Viyana’da Mimarlar Odası’nın İkinci Başkanı’ydı. 15 Nisan 1928 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile Türkiye’ye davet edilerek “Hıfzıssıhha Müessesesi ve Numune Hastanesi’nin inşaat planlarını” (Cengizkan 2002: 72) hazırladı.
Dönemin Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam’ın ismini alan müessese, mimarî ve idarî olarak Alman ekolünü yansıtır. 1929 Dünya Ekonomik Buhranından sonra, Türkiye’de Almanya’nın ekonomik etkisi endişe verecek şekilde artmıştı. Serbest dövizle ithalat yapabilme olanağından yoksun olan Türkiye, takas ve kliring sistemi yoluyla Almanya’ya bağlandı (Avcıoğlu, 1975).
Hıfzıssıhha Binasının tasarımını yapan Theodor Jost ise ilk olarak aşı üretim binasını ve Hıfzıssıhha Mektebi’ni merkez binada büyük bir avlu ile çerçevelemiştir. Simetrik düzende üç dikey kütle yatay kollarla desteklenmiştir. Girişin üstünde Yunan mitolojisinde Asklepeios’un kızı tanrıça Hygieia’yı simgeleyen Avusturyalı heykeltıraş Wilhelm Frass’a ait yüksek kabartmalı bir kadın figürü bulunur. Bu figür 1930’ların heykel sanatının çizgilerini yansıtır. Aynı figür, Hollanda Groningen Hijyen Laboratuarı’nda, tıpkı Türkiye’deki gibi giriş kapısının üstündedir. Bu model, Almanya Hamburg Borse’de ve İskoçya Edinburg’ta heykel olarak kullanılmıştır. (Aslanoğlu, 2001).
İkinci etapta gerçekleştirilen müessesenin diğer iki binası ile yakınındaki Öğretim Üyeleri için yapılan Lojmanının çatıları, üçgen ışıklıkları ile kiremit kaplı eğimli çatılar olduğu hâlde, farklı bir üslup sergileyen ilk binanın öndeki uzantısı dışındaki kütleleri örten az eğimli çatı, yükseltilen duvarların arasında gizlenmiş vaziyettedir. Bina cephelerinde farklı renklerde taşlar vardır. Örneğin zemin katta dönemin modasına uygun Ankara taşı kullanılmıştır. Oerley’in 40.000 lira karşılığında yaptığı inşaatın ilk safhasında Kimyahane ve Bakteriyoloji, ikinci safhasında Serum Binası, Mektep, İkametgâh Apartmanı ve Ahırlar vardır.
İnşaat için kullanılan tüm meblağ şöyledir: Bakteriyolojihane ve Kimyahane 220.838 TL, Serum Binası 415.718 TL, Hıfzıssıhha Mektebi 417.564 TL, Ahırlar 103.729 TL, Apartman 192.066 TL (Tokgöz, 1938). İnşaatta kullanılan en yüksek meblağı Hıfzıssıhha Mektebi oluşturur. Bu ise aşı üretimine ve mektebe duyulan ihtiyacı gösterir. Personelin sürekli eğitimi ile ilgili olarak 1940’ta çıkarılan 3959 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi Teşkiline Dair yasaya 7. maddede yer verilmiştir (Tabak, 2005). Böylece sağlık hizmeti ile eğitimin bir arada verilmesi amaçlanmıştır. 1938 Ekim’inde Türk Hıfzıssıhha ve Tecrübi Biyoloji Mecmuası adıyla akademik bir dergi yayın hayatına başladı. 1935-1940 yılları arasında derginin birinci editörlüğünü Emil Gotschlich ile birlikte ikinci editörlüğü Server Kâmil Tokgöz yürüttüler. Gotschlich, derginin ilk sayısına şöyle diyerek başlar: “Rockefeller Vakfı’nın gösterdiği muavenet şayanı takdirdir”. Ardından müessesenin teşkilât yapısı, görev ve yetkilerini anlatır.
Mektebin Gelişim Dönemi (1940-1960)
Hıfzıssıhha Mektebi’nin ilk müdürü Ralph Collins’in 1940’da İkinci Dünya Savaşı gerekçesiyle görevinden ayrılmasıyla farklı bir sürece girilmiştir. “Server Kâmil Tokgöz’ün 1943’te siyasete girmesi ve Meclis açılışıyla beraber müesseseden ayrılması” (Uzluk, 1944) bu süreçteki değişimin ilk belirtisidir.
Hıfzıssıhha Mektebi’nde, 1940’dan 1946’ya kadar II. Dünya Savaşı (1939-1945) nedeniyle faaliyetler yavaşlamış, hekimlere, eczacılara, kaymakamlara kısa kurslarla yetinilmiştir. 1946’da, laboratuvar ve dershaneleri Ankara’da yeni açılan Tıp Fakültesine devredilerek faaliyetler yavaşlamış, yine de hekimlere ve eczacılara halk sağlığı kursları verilmiştir.
Hükümet, politik açıdan 1938-1949 İnönü döneminde, 1923-1938 Atatürk dönemine kıyasla daha yoğun bir devletçilik uygulamasına geçti. Özel sektörü özendirici nitelikteki Teşviki Sanayi Kanunu yürürlükten kaldırılıp, devletin kontrol ve müdahaleleri arttı. II. Dünya Savaşı sonrası iki kutuplu dünyada Türkiye, kapitalist cephede yer alarak Birleşmiş Milletler San Francisco Anlaşmasını 1945’te imzaladı ve Bretton Woods sistemine geçti (Erder vd, 2003).
1945’te tek parti politikasının ana eksenine karşı biriken muhalefetin sözcüleri (Demokrat Parti) liberalleşme politikaları ve dünya kapitalist sistemiyle iyi ilişkilerini devam ettirmiştir. Örneğin 1945’te, mektepte ihtisas kursları verilmesine, çeşitli akademik girişimler yapılmasına ve öğrenci alımları rapor edilmesine rağmen bunlar gerçekleşemedi. 1947’de, mektebin akademi hâline gelmesi için Sağlık Bakanlığı’na sunulan kanun tasarısı, bakanlık komisyonları ve Meclise takılarak kadük oldu. Hıfzıssıhhayı uluslararası hâle getirme sürecinin arka planında, Türkiye’nin Avrupa ile bütünleşmesini esas alan tercih rol oynamıştır.
II. Dünya Savaşı nedeniyle faaliyetler yavaşlamış, hekimlere, eczacılara, kaymakamlara kısa kurslarla yetinilmiştir. 1946’da, Hıfzıssıhha mektebinin-okulunun bazı laboratuvar ve dershaneleri Ankara’da yeni açılan Tıp Fakültesine devredildiği için faaliyetler yavaşlamış, yine de hekimlere 6 dönem, 4 aylık gıda sağlığı, parazitoloji, tüberküloz vb. halk sağlığı kursları verilebilmiştir. Tıp Fakültesinin Hıfzıssıhha binasındaki çalışmaları 1953 yılında sona ermişse de Hıfzıssıhha Okulu 1957 yılına kadar “tekamül kursları”, birkaç araştırma, birkaç kitap tercümesi dışında önemli bir çalışma yapamamıştır. Gelişme sorununun önündeki engeller aslında çok önceden biliniyordu. Daha 1945 yılında, o zamanki okul müdürü Dr. Kamil İdil okulun Avrupa ve Amerika’daki benzerleriyle yarışabilmesi için ihtisas kursları vermesi, akademik nitelik kazanması, kadrolu profesörler ve düzenli öğrenci sağlanması gerektiğini rapor etmişti. 1947 yılında da okulun bir akademi haline getirilmesi için Sağlık Bakanlığına bir kanun tasarısı sunulmuştu. (Okulun akademik nitelik kazanması için hazırlanan ilk yasa taslağı budur. Daha sonra 1958’de, 1960’da ve 1973’de benzer girişimlerde bulunacak, bu taslaklardan bazıları bakanlıkta, bazıları komisyonlarda veya mecliste takılarak kadük olacaklardır) Ancak bu dönemde hükümet programlarında koruyucu hizmetlerin önceliği vurgulanmakta idiyse de, bu hizmetlerin temel ögesi olan kalifiye elemanların yetiştirilmesi, halk sağlığı konularında araştırmalar, hizmetlerin değerlendirilmesi gibi önemli işlevleri yerine getirecek olan Hıfzıssıhha Okulu’nun gelişmesine önem verilmemiştir. (Dedeoğlu, 2001)
Artık bir NATO üyesi olan Türkiye, 18 Nisan 1955 yılında Bandung Konferansı (Endonezya’ nın Bandung kentinde 18-24 Nisan 1955’te toplanan ve o dönem yeni bağımsızlığını kazanan Asya-Afrika devletlerini bir araya getiren konferanstır. Bağlantısızlar Hareketinin bir parçasıdır. Türkiye’yi temsil eden Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’dur.) ile Batı’nın ‘ilk kez’ sözcüsü oldu. Ne var ki konferansta kafaları kurcalayan mesele, emperyalist güçlere karşı bağımsızlık savaşı veren bir ülkenin üçüncü dünya ülkeleri arasında sahip olduğu önemli ülke niteliğini koruyup koruyamayacağıydı. Bandung Konferansı’nda dünyanın yarısından fazlası temsil edilme şansı bulmuş, konuşmalar daha çok geleceğe yönelik olmuştu. Konferans öncesi taraflar Komünistler, komünist karşıtları ve orta yolu savunan tarafsızlardan oluşuyordu. Çin’in liderliğini yaptığı komünistler, yaklaşık 750 milyonluk bir nüfus potansiyeli ile başı çekerken, tarafsızların liderliğini Pandit Cevahirlal Nehru yaptı. (Nehru, Hindistan Ulusal Kongresi’nin önemli siyasi üyelerinden biridir. Hindistan’ın Bağımsızlık hareketi sırasında önemli bir figür olmuştur. Hindistan’ın ilk başbakanıdır). Komünist karşıtı tarafların lideri ise konferanstaki tavrıyla Türkiye oldu (Tören 2011; Sancaktar 2011).
Türkiye, bu konferansla ilk kez “taraf” rolünü üstlendi ve Atlantik Paktı’na davet edildiğinde, Dışişleri Komisyonu Başkanı Firuz Kesim şöyle diyecekti (TBMM Tutanak Dergisi, 1952):
“Birleşik Amerika’nın askerî ve iktisadî kalkınmaya müteveccih bu geniş ve âlicenap yardımı ideale bağlı necip bir milletin dünya hürriyeti uğrunda fedakârlığı nerelere kadar götürebileceğinin bariz bir misali olarak tarihte şükranla yâd edilecektir.” On yıl süren Demokrat Parti iktidarı boyunca birkaç araştırma ve kitap tercümesi haricinde müessesede ciddi çalışmalara rastlanmadı ama dünyaca ünlü iki eser Türkçeye çevrilerek neşredildi (Erzin, 1957).
1957 yılında Okulda reform çalışmalarının başlatılması gerektiği kararına varıldı ve bu amaçla, Dr. Nusret Fişek görevlendirildi. Dr. Fişek, Harvard’da doktora yaptığı için bu üniversitenin halk sağlığı okulunu yakından tanıyordu. Hıfzıssıhha Okulu Müdürlüğüne başladıktan hemen sonra da Avrupa’daki bazı halk sağlığı okullarını yerinde inceledi. Ayrıca, bir anket hazırlayarak ülkedeki ilgili kişi ve kurumların da reform konusundaki fikirlerini aldı. Reform çerçevesinde, okulun akademi haline getirilmesi ve halk sağlığı konularında çalışanlara ek ödenek verilmesi ile ilgili bir yasa tasarısı, okulda yeni şubelerin açılması ve yapısal düzenleme, uluslararası kurslar açılması ve halk sağlığı kurslarının uzmanlık eğitimi şeklinde verilmesi gerçekleştirildi. Hekimler artık yoğun İngilizce eğitimini de içeren iki yıllık bir halk sağlığı eğitiminden geçiriliyorlar, kursu tamamlayanlar Sağlık Müdürü olarak atanıyordu. Kursta özel başarı gösterenler daha sonra bursla yurtdışına yollanmış, dönüp gelenler, Hıfzıssıhha Okulunda eğitici olarak görev aldılar. Bu dönemde uluslararası ilişkiler yoğunlaşmış, araştırma ve yayımlar artmış, yeni şubeler açılarak yeni kadrolarla birlikte salt bir niceliksel artış sağlanmıştır. (Dedeoğlu, 2001)
1958’de, mektebin akademikleşmesi için sunulan kanun tasarısı bir kez daha kadük oldu. 31 Temmuz 1959’da Türkiye, hem Batı Avrupa’da kurulacak siyasal birliğin dışına itilmemek hem de Gümrük Birliği çerçevesinde ticarî tavizlerden yoksun kalmamak için Avrupa Ekonomik Topluluğu’na tam üyelik müracaatında bulundu (Sarıibharimoğlu, 2008).
Mektebin Duraklama Dönemi (1960-1980)
27 Mayıs 1960’da askerî darbe yoluyla siyasal sisteme geçici müdahalede bulunulmuş, çeşitli tedbirler alınıp yeni müesseseler tesis edilmeye çalışılmıştır. Planlı kalkınma ilkesinin kabul edilmesi için Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuş, bir yandan politik faaliyetler, diğer yandan çeşitli darbe teşebbüslerinin zihinlerde yarattığı belirsizlik nedeniyle, gerek kamuda gerekse özel sektörde ekonomik faaliyetlerde durgunluk yaşanmıştır.
Hıfzıssıhha’da yeniden yapılanma çabalarına rağmen, Hıfzıssıhha Mektebi Müdürü Dr. Nusret Fişek, 1960 yılında Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığına atanmışsa da 1965’e dek Okul Müdürlüğünü bırakmadı. Okulun uluslararası ilişkiler kurduğu, dünya çapında araştırmalar yürüttüğü, yayınlar yaptığı, merkezler açtığı, kendi kadrosunu oluşturduğu, tarihindeki en verimli yıllar bu yıllardır. Ancak okuldaki temel yapı değiştirilemediğinden, yani akademik özellik kazanamadığından, çalışanların ücretleri arttırılamadığından, bakanlıktan idari ve mali özerklik kazanılamadığından bu başarılar uzun ömürlü olamamıştır. Dr. Fişek, Hıfzıssıhha Müdürlüğünden ayrıldıktan sonra iki yıl daha Sağlık ve Sosyal Bakanlığı Müsteşarlığı görevini sürdürmüş, bu sırada iki kez görevden uzaklaştırılarak Danıştay kararı ile geri dönmüştür. (Dedeoğlu, 2001)
Son dönüşünde, zamanın Sağlık Bakanı Faruk Sükan (Şubat-Ekim 1965) ile çalışma olanağı bulamayacağını düşünerek görevinden istifa etmiştir (Doğan, 2005). 1966 yılında Hacettepe Üniversitesi’nde göreve başladıktan sonra elde ettiği deneyimleri ve Sağlık ve Sosyal Bakanlığı’nda geçirdiği yılları üniversitede sürdürmüştür. Dr. Nusret Fişek’in 1965 yılında müdürlükten ayrılmasından sonra Okuldaki diğer eğiticiler (Dr. Rahmi Dirican, Dr. Nevres Baykan, Dr. Özdemir Gülesen, Dr. İsmail Topuzoğlu, Dr. Azmi Arı, Dr. Yılmaz Baykal, Dr. Orhan Köksal, Dr. Yaşar Heperkan) de çeşitli üniversitelerin tıp fakültelerine dağılarak, Türkiye’deki halk sağlığı kürsülerinin kurucuları olmuşlardır 1970’lerin başında dikkati çeken en önemli şey, müessesede yaşanan istifalar ve yoğun bir personel hareketliliğidir (Baglum, 1974).
26 Aralık 1967 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan Hıfzıssıhha Okulu Çalışma Yönetmeliğinde Hıfzıssıhha Mektebinin görevleri en geniş ve detaylı haline ulaşmıştır. Buna göre Hıfzıssıhha Mektebi;
- Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığının ve bu Bakanlığın izni ile diğer kurumların personeli için halk sağlığı alanında genel olarak veya özel konularda, teorik, pratik öğretim ve eğitim yapmakla,
- Halk sağlığı kuruluşlarında görev alacak Türk ve yabancı uyruklu üniversite, yüksekokul ve ilgili meslek okulları mezunlarının halk sağlığı alanında yetiştirilmelerini sağlamakla,
- Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığının Tababet Uzmanlık Tüzüğü uyarınca halk sağlığı uzmanı yetiştirmekle,
- Halk sağlığı ve bununla ilgili konularda müstakil olarak veya gerektiğinde Bakanlığın müsaadesiyle sivil, askerî ve yabancı kurumlarla işbirliği suretiyle öğretim, eğitim, inceleme, araştırma ve yayın yapmakla,
- Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına ve bu Bakanlığın aracılığı ile diğer kurumlara halk sağlığı alanındaki sorunlarla ilgili görüşlerini bildirmekle,
- Öğretim, eğitim ve araştırma uygulamaları ile halk sağlığı hizmetlerinin yürütülüşünü prensip ve metotlarını tayin etmek üzere; kişisel ve toplumsal erken teşhis ve erken tedaviyi sağlayacak esaslar üzerinde ve polivalan (çok değerlikli) hüviyette tatbiki araştırmalar ve laboratuvar çalışmaları yapmakla,
- Halk sağlığı konularında Bakanlığın müsaadesiyle ulusal ve uluslararası bilimsel toplantılar düzenlemekle ve yurt içi ve yurt dışı bilimsel toplantılara katılmakla görevlendirilmiştir. (Resmi Gazete, 1967)
26 Aralık 1967 tarihli bu yönetmelik, 19 Ekim 1982’de Resmî Gazete’de yayınlanan SSYB Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi Hizmet Yönetmeliği’nin 37’nci maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. Okula (Okulun adı hiç geçmeden) aynı yönetmeliğin 4’üncü maddesinin;
7’nci ve 9’uncu fıkralarıyla, düzenli aralıklarla bilimsel konferans, kurs ve toplantı düzenleme,
8’inci fıkrasıyla, “Tababet Uzmanlık Tüzüğü’ne göre uzman personel yetiştirme, yurt çapında laboratuvar ve halk sağlığı personeli yetiştirme çalışmalarını düzenleme, gerektikçe, hazırlanacak ortak protokollar çerçevesinde üniversitelerle ve bilimsel kuruluşlarla işbirliği yapma ve ortak programlar düzenleme”
11’inci fıkrasıyla, “Türk ve yabancı üniversite, yüksekokul ve ilgili meslek okulları mezunlarının halk sağlığı alanında yetiştirilmelerini sağlama”
12’nci fıkrasıyla, “halk sağlığı ve bununla ilgili konularda, sivil, askerî ve yabancı kuruluşlarla işbirliği içinde eğitim, öğretim, inceleme, araştırmalar yapma” görevleri verilmiştir. (Resmi Gazete, 1982)
Bu dönemde, aşı üretim ve dağıtım birimlerini genişletmek amacıyla ek inşaat ihaleleri ve yeni laboratuvar birimlerine öncelik verilmiştir. Özellikle sevk ve idare alanında görev almak üzere personel artışları görülmüştür. Bunun için Hıfzıssıhha Enstitüsünde görev alan genç kuşakların, hizmet içi en az iki yıllık eğitimden sonra dış ülkelerden sağlanacak burslarla görgü ve bilgilerini artırmaya yönelik çalışmalar yapmaları bunlar arasındadır. Ayrıca başlatılan yeni uygulamayla personelin kendi konularında Ankara’da, Ankara dışındaki üniversitelerde ve diğer kuruluşlar yoluyla düzenlenen seminer ve konferanslara katılmalarına ağırlık verilmiştir. Hıfzıssıhha ile ilişkilerin işbirliği çerçevesinde yürütüldüğü, özellikle dil eğitiminde çaba gösterildiği görülür (Arı, 1977). Ancak müessesenin toplam iş kapasitesinde eksilmeler ortaya çıkmıştır. Analiz ve denetim bölümlerinde meydana gelen bu gibi sorunların nedeni, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere, sağlıkla ilgili diğer kamu kurumlarının numunelere ilgisiz kalmalarıdır (Alkış, 1978). Bu dönem, tıpkı önceki dönem gibi nicelik artışı ile varlığını sürdürmüştür.
Bir Dönemin Sonu (1983)
Hıfzıssıhha Müessesenin sevk ve idaresinde yaşanan kopuş ve çözülmenin ardından Hıfzıssıhha Mektebinin çoğu eğitmen kadrosu üniversitelere geçerek Halk Sağlığı kürsüleri kurmaya başladılar.
Bu ise sürecin hem en zayıf halkası hem bir dönüm noktasıdır. 1 Mart 1961’de Hıfzıssıhha Enstitüsü Müdürlüğüne atanan ve yaş haddinden dolayı 13 Temmuz 1966’da emekliye ayrılan Dr. Tahsin Berkin ile birlikte Hıfzıssıhha’da kurucu isimlerin dönemi sona erdi. Örneğin, 1968 yılı faaliyet raporunda, müessesenin yurtdışından getirmek zorunda olduğu birçok laboratuvar cihaz ve kimyasal maddelerin mali formalitelere dayalı döviz transferindeki güçlükler yüzünden sağlanamadığı, bütçe kısıntılarından dolayı stok yapma imkânının olmadığı kaydedilmiştir. Diğer gelişme, müessesenin 1968 yılında faaliyete geçecek olan Erzurum ve İzmir Şubeleri için gerekli laboratuvar cihaz ve malzemelerin temini için ödenek çıkmamasıdır (Tuna, 1968).
Aşı üretiminde ciddi duraklamalar yaşanmasına rağmen, asıl dikkâti çeken şey 1960’ların sonuna doğru müessesede yaşanan şubeleşme eğilimidir. 1969’da inşaatları kararlaştırılan Van, Trabzon ve Sivas bölge binaları 1971 yılına ertelenmiş, İzmir’de tek mütehassıs ile çalışmaya başlanmış, Erzurum’da ise uzman ve malzeme sıkıntısından dolayı binanın faaliyetine bile geçilememiştir (Tuna, 1970).
12 Eylül 1980’den sonra teşkilât yapısı askerî bürokratların eline geçen müessese, sıkıyönetim kurallarına göre sevk ve idare altına alındı. “24 Ocak Kararları” diye bilinen ekonomik paketten sonra, ekonomide yol haritası çizilmesine karar verildi. Amaç, ülke ekonomisinin serbest piyasa mekanizması kurallarına göre işlemesini sağlamak, dünya ekonomisi ile bütünleşmeyi gerçekleştirmek olan bu programda, Türkiye, ülke ekonomisini dışa kapalı hâle getiren ithal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisini benimsedi.
1982 Anayasası’nın 58. maddesi, sağlıkla ilgili şu hükümleri getirmiştir: Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir (Tekin, 2011). Bu yeni hizmet yönetmeliği, üniversiteler ve diğer bilimsel kuruluşlarla yakın ilişki kurarak ihtisas yapmakta olan asistanların eğitim programlarını da yeniden düzenlemiştir. Parlayıcı ve patlayıcı kimyasal maddelere karşı güvenlik açısından alınan önlemler ise bu yılları kapsar (Arıtürk, 1983).
1983 yılından sonra müessesenin ismi Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkez Başkanlığı olarak değiştirildi ve Sağlık Bakanlığına bağlı bir kuruluş oldu. Aynı yılın ortalarında, önce personel çeşitli illere gönderildi, ardından Hıfzıssıhha Okulu’nun son müdürü Dr. Muzaffer Akyol, Kasım 1983’te emekli olarak bir dönem kapandı. Müessesenin teşkilat yapısını ayrıntılı olarak anlatan akçeli meblağlar ve hesap dökümünün yapıldığı faaliyet raporları, vaka sunumları ve tıbbî istatistikler tamamen nicel göstergelere dönüştü. 2000’lerin başında Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’na ek maddeler konulsa bile, bu hususta asıl ilgiyi üstüne çeken mesele, hastanelerin işletmeye dönüşmesi ve aile hekimliği (Aksakoğlu ve Sönmez, 2003) söyleminin gündelik yaşama girmesidir.
2003 Yılında Hıfzıssıhha Mektebi Yeniden Açıldı.
Hıfzıssıhha Mektebi, kuruluş tarihi olan 2 Kasım 1936 tarihinden faaliyetlerinin sonlandırıldığı 31 Aralık 1983 yılına kadar koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetleri ve halk sağlığı kapsamına giren konularda görev alan ve alacak olan her kademedeki personelin eğitimi için, ulusal ve uluslararası kurslar ve eğitim programları düzenlemiştir. Ayrıca bilimsel araştırmalar ve bilimsel yayınlar yaparak ülkemizin sağlık sistemindeki büyük bir boşluğu doldurmuştur. Bugün demografik ve sağlıkla ilgili temel veri kaynağımız olan “Nüfus ve Sağlık Araştırması” ilk olarak Mektep çatısı altında gerçekleştirilmiştir. İlk sağlık istatistik kitapları, özellikle bulaşıcı hastalılar hizmet içi eğitimler ve ilk sağlık yöneticilerini eğitme onuru da Mektebe aittir. Yeni ve iyi şeyleri yapma adına Mektebin bir tarihi misyonu yüklendiği aşikârdır. (Dr. Salih Mollahailoğlu-2007)
1983 yılında dönemin Sağlık Bakanı Mehmet Aydın (13.12.1983-17.10.1986) tarafından Makam onayı ile kapatılan Hıfzıssıhha Mektebi, 10 Mart 2003 tarihinde Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ (18.11.2002-19.07.2017 arası 3 kez görev yaptı) tarafından yine Makam Onayı ile tekrar faaliyete geçirildi ve Hıfzıssıhha Mektebi Müdürlüğüne Dr. Salih Mollahaliloğlu görevlendirildi. Mektebin görev ve sorumluluk alanları yeniden belirlendi.
Günümüzde dünyada bu tür okullar Halk Sağlığı Okulu olarak anılmaktadır ve böyle bir okulun açılması Sağlıkta Dönüşüm Programı ile deklere edilmiştir. Sağlık Bakanlığı Müsteşarının hamiliğinde çalışmaya başlayan Hıfzıssıhha Mektebinin temel görevleri;
Sağlık alanı kapsamına giren konularda, personelin bilgi ve becerilerini geliştirmek üzere teorik ve pratik eğitim-öğretim yapmak, uzaktan eğitim programları geliştirmek ve uygulamak, sağlık ve sağlık hizmetleriyle ilgili her türlü eğitim materyali geliştirmek ve yayın yapmak, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere sağlık sektörünün ihtiyaç duyduğu alanlarda kısa ve uzun süreli hizmet içi eğitim programları düzenleyerek orta ve üst düzey sağlık yöneticileri yetiştirmek, sağlık hizmetlerinin geliştirilmesine yönelik olarak yerli ve yabancı kuruluşlarca ihtiyaç duyulan alanlarda eğitim, danışma, araştırma, program geliştirme, planlama ve koordinasyon çalışmaları yapmaktır.
Bu doğrultuda, 2003 yılından itibaren Mektep; başta sağlık yönetim eğitimlerinin standardize edilebilmesi amacıyla, Devlet Hastanelerinde ve İl Sağlık Müdürlüklerinde görev yapan sağlık yöneticilerine yönelik eğitim programı hazırlamak amacı ile ülke genelinde yaklaşık 5000 orta ve üst düzey yöneticinin katılımı ile “yönetim eğitimleri ihtiyaç analizi çalışması” yaparak konuları belirlemiştir. Bu konularla ilgili materyallerin içeriklerini oluşturma çalışmaları başlatılmış ve geri bildirimler çerçevesinde devam etmiştir. Mektep, bu eğitimlerin daha fazla sağlık çalışanına düşük maliyetle ve kaliteli bir şekilde ulaşması için Uzaktan Eğitim Yöntemi ile vermeyi planlamış ve 2006 yılından itibaren altyapı hazırlıklarını sürdürerek Hıfzıssıhha Mektebi Uzaktan Sağlık Eğitim Sistemi (HM-USES) Ocak 2007’de uygulamaya koymuştur. Bu proje, sağlık çalışanlarının ve özelde sağlık yöneticilerinin, uzaktan eğitim imkânlarından yararlanarak, belirli merkezlerde toplamaya gerek bırakmadan eğitim verilmesini mümkün kılmak için oluşturulmuş bir projedir (Dr. Salih Mollahailoğlu-2007).
Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı (RSHMB) tarafından 2010 yılında hazırlanan brifingdeki Başkanlığa ait teşkilat yapısı içerisinde Hıfzıssıhha Mektebi Müdürlüğü halen mevcuttu. (RSHMB Brifing, 2010). Ancak 2011 yılında Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanlığı kurulup RSMHB’nın bu kuruma bağlı bir alt kuruluş haline getirildiği ve 25 Ağustos 2017’de de Halk Sağlığı Kurumunun yerine kurulan Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün (Resmi Gazete, 2017) teşkilat yapısında Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığının bulunmadığı gerçeği dikkate alındığında, Hıfzıssıhha Mektebinin kanunen Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığının ortadan kaldırılmasıyla beraber 2017’de kapandığı sonucuna ulaşılır.
Mektebin (Okulun) Teşkilat Yapısı
Hıfzıssıhha Mektebi 1936’da faaliyete başladığında Müdürlük ve Müdür Muavinliği ile birlikte;
- Epidemiyoloji (salgın hastalık bilimi) ve İstatistik,
- Parazitoloji,
- Sıhhat Mühendisliği-Bilimi
- Hıfzıssıhha,
- Bakteriyoloji ve Seroloji (serum bilimi),
- Sıhhat-ı Umumiye (genel sağlık) İdaresi şubelerinden oluşuyordu. (Collins, 1938)
1958 yılından itibaren Okulun şubeleri yeniden düzenlenmiş ve bazı yeni şubeler de ilave edilmiştir. Bakteriyoloji, Gıda Hijyeni, Halk Sağlığı Eğitimi, Biyoistatistik, Çevre Sanitasyonu (çevre temizliği), Halk Sağlığı İdaresi, Zoonoz (hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıklar), İngilizce Tedrisatı (Eğitimi) şubeleri ilk 1936 tarihinde kabul edilen yasa maddelerine ek olarak yapılmıştır.
1958 yılından itibaren Okulun şubeleri yeniden düzenlenmiş ve bazı yeni şubeler de ilave edilmiştir. Bu şubeler şunlardır:
- Bakteriyoloji,
- Gıda Hijyeni,
- Parazitoloji,
- Epidemiyoloji,
- Halk Sağlığı Eğitimi,
- Biyoistatistik,
- Çevre Sanitasyonu (çevre temizliği),
- Halk Sağlığı İdaresi
- Zoonoz (hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıklar),
- İngilizce Tedrisatı (Eğitimi),
- Malaryoloji (sıtma bilimi)’dir.
1971 yılına gelindiğinde Okulun yeni teşkilatlanması şu şekli almıştır:
- Müdürlük
- Müdür Muavinliği
- Bilimsel Kurul
- Eğitim-Araştırma Merkezleri ve Şubeleri
- a) Halk Sağlığı İdaresi ve Eğitimi Bilimleri Merkezi:
- Şubeleri; (1) Sağlık İdaresi (2) Sağlık Eğitimi (3) Sağlık Planlama (4) Sosyal Bilimler.
- b) Epidemiyoloji Eğitim-Araştırma Merkezi:
- Şubeleri; (1) Epidemiyoloji ve Laboratuvarlar (2) İstatistik.
- c) İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitim – Araştırma Merkezi:
- Şubeleri; (1) İş Sağlığı (2) İş Güvenliği.
- d) Çevre Sağlığı Eğitim – Araştırma Merkezi:
- Şubeleri; (1) Fizik Çevre Sağlığı (2) Biyolojik Çevre Sağlığı.
- e) Besin ve Beslenme Bilimleri Eğitim-Araştırma Merkezi:
- Şubeleri; (1) Toplum Beslenmesi (2) Besin Bilimleri.
- f) Toplum Hekimliği Eğitim – Araştırma Merkezi:
Bağlı Birimleri; (1) Ana – Çocuk Sağlığı ve Nüfus Planlaması Hekimliği (2)Tüberküloz – Göğüs Hastalıkları Hekimliği (3) Enfeksiyon ve Enfeksiyon dışı Hastalıkları Hekimliği (4) Ruh Sağlığı Hekimliği (5) Toplum Hemşireliği (6) Sosyal Hizmetler.
- Genel Sekreterlik.
1983 yılında Okulun teşkilatlanması yukarıda f maddesinde gösterilen Toplum Hekimliği Eğitim-Araştırma Merkezi dışında aynıdır. 1983’teki teşkilatlanmada Toplum Hekimliği Eğitim-Araştırma Merkezi görülmemektedir. Bunun yerine Tüberküloz ve Göğüs Hastalıkları Eğitim-Araştırma Merkezinin (1971’de Toplum Hekimliği Eğitim-Araştırma Merkezine bağlı bir Tüberküloz ve Göğüs Hastalıkları Hekimliği bulunuyordu) kurulduğu görülmektedir.
Hıfzıssıhha Mektebi Görev Yapan Müdürler
- Dr. Ralph K. Collins (1936-1940)
- Prof. Dr. Sever Kâmil Tokgöz (1944-1945 yılları arası hem Enstitü Müdürü hem de Hıfzıssıha Mektebi Müdürü )
- Dr. Kamil İdil (1945)
- Dr. Vefik Vassaf Akan (1947-1949)
- Dr. Mahmut Sabit Akalın (1950)
- Dr. Kadri Olcar (1953-1957 arasında iki defa Müdür olarak atanmıştır.)
- Dr. Nusret H. Fişek (1958-1965)
- Dr. Nevrez Baykan (1966-1971)
- Dr. Mustafa Soyuer (1 Mayıs 1971-26 Ağustos 1971)
- Dr. Cahit Başkök (26 Ağustos 1971-1 Kasım 1974)
- Dr. Muzaffer Akyol (1 Kasım 1974-30 Temmuz 1982)
- Dr. Mustafa Soyuer (30 Temmuz 1982- 31 Aralık 1983) (Okul 31 Aralık 1983-10 Mart 2003 arasında kapalıdır)
- Dr. Salih Mollahaliloğlu’dur. (18 Mart 2003-2011)
Sonuç ve Değerlendirme
Hıfzıssıhha Mektebi’nin açılışına dair ilk yasa 1928 yılında çıkmış, inşaat ve binaların yapımında gecikme yaşandığı için Mektebin açılışı 1936’da gerçekleşmiştir. Halk sağlığına olan ihtiyacı karşılamak için bu görkemli açılış, Dr. Refik Saydam’ın inşaata 280.000 dolar malî destekte bulunan Rockefeller Vakfı’na teşekkür nutkuyla gerçekleşti.
1945’te çeşitli ihtisas kursları verilmesine, akademik teşebbüslerde bulunulmasına, öğrenci alınması rapor edilmesine rağmen bunların hiçbiri uygulanamadı. 1947’de mektebin akademi hâline gelmesi için Sağlık Bakanlığı’na sunulan kanun tasarısı 1958, 1960 ve 1973’te tekrarlanmış, her seferinde Bakanlık Komisyonları ve Meclise takılarak kadük olmuştur.
Bu yıllarda Ankara Tıp Fakültesi’nden Dr. Nusret Fişek, mektebi akademi hâline getirmek için Hıfzıssıhha Mektebi Müdürlüğüne atanarak yapısal düzenlemelere ağırlık vermiş, 1960’da Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığı görevine atanmasıyla Hıfzıssıhha Müessesesi içinde ilk çözülmeler başlamıştır. Çözülmenin başat sebebi, mektebin çoğu eğitmenlerinin üniversiteye geçerek Tıp Fakültelerinde halk sağlığı kürsüleri kurmasıdır.
Özellikle Hıfzıssıhha Müessesesinin 1968 yılı faaliyet raporunda, yurtdışından getirmek zorunda olduğu birçok laboratuvar cihaz ve kimyasal maddelerin malî formaliteler ve döviz transferindeki güçlükler nedeniyle sağlanamadığı, bütçe kısıntılarından dolayı stok yapma imkânının olmadığı kaydedilmiştir. 1968’de Hıfzıssıhha’nın faaliyete geçecek olan Erzurum ve İzmir Şubeleri için ödenek çıkmamış, aşıların üretiminde duraklama yaşanmıştır.
Bir başka çarpıcı gelişme, 1960’ların sonuna doğru merkezden şubeleşmeye doğru artan bir eğilimdir. Bu amaçla, 1969’da inşaatları kararlaştırılan Van, Trabzon ve Sivas Bölge Hıfzıssıhha binaları personel yetersizliğinden dolayı tek mütehassıs ile çalışmaya başlamış, Erzurum’da uzman ve malzeme sıkıntısından dolayı faaliyetlere geçilememiştir.
Dolayısıyla, 12 Eylül 1980’den sonra okulun bağlı bulunduğu Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi Müdürlüğüne askeri bir hekim olan Prof. Dr. Sedat Arıtürk getirilmiş, okulda ve kardeş kuruluşu Hıfzıssıhha Enstitüsü’nde sıkıyönetim kuralları uygulamaya konulmuştur. 1983 yılının ortalarında da okuldaki uzmanlar ve personel değişik illere sürülerek okul fiilen kapatılmıştır. Kasım 1983’te ise bir dönem sona ermiştir.
1983 yılında dönemin Sağlık Bakanı Mehmet Aydın (1983-1986) tarafından Makam onayı ile kapatılan Hıfzıssıhha Mektebi, 10 Mart 2003 tarihinde Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ (2002-2017) tarafından yine Makam Onayı ile tekrar faaliyete geçirilerek, Mektebin görev ve sorumluluk alanları yeniden belirlenmiştir. Son 20 yıldır iktidarda bulunan Parti’nin “Sağlıkta Dönüşüm Programı” çerçevesinde hizmet veren Hıfzıssıhha Okulunda bugünkü sağlık sistemini yürüten sağlık personelinin eğitimi, araştırma ve raporlamanın v.b. işlerin yürütülmesi sağlanmış, işlevini tamamladıktan sonra da yasayla görevine son verilmiştir.
Hıfzıssıhha Mektebi uzun yıllar; sağlık personeline, diğer kamu personeline ve sağlık sektöründe çalışacak üniversite, yüksekokul ve meslek okulu öğrencilerine kısa ve uzun süreli kurslar vermiş, Sağlık Bakanlığına ve diğer Bakanlıklara halk sağlığı konularında danışmanlık yapmış ve halk sağlığı ile ilgili yukarıda sıralanan araştırma ve çalışmaları icra etmiş güzide bir okuldur. Dünya’da benzeri okullar halen işlevlerini sürdürmektedir.
Böylesine değerli bir okulun bir anda kapatılmasının ülkenin koruyucu sağlık hizmetlerini son derece olumsuz bir şekilde etkilediği düşünülmektedir. Her ne kadar Okul kapatıldıktan sonra daha önce Okul tarafından yapılan işler yeni kurulan başkaca kurumlara verilse de kurumsal hafızanın silinmesinin daha önceki yıllarda büyük çabalar harcanarak ulaşılan çözümlere ulaşmak için tekrar çaba harcanmasına yol açtığı ve böylece verimliliğin azaldığı değerlendirilmektedir.
Yazan ve yayına hazırlayan Bekir Metin, Ankara, 07 Kasım 2022
Dizinin 10. Bölümü: Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü ve Hıfzıssıhha Okul Yöneticileri ve Dönemleri
Kaynaklar:
Aksakal Halil İbrahim, Dr. Refik Saydam Önderliğinde Cumhuriyet Dönemi Sağlık Hizmetlerini Modernleştirme Çabaları, İnönü Üniversitesi, Fen- Edebiyat Fakültesi/Tarih Bölümü Doktora Öğrencisi, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 27, Sayı: 1, Sayfa: 219-231, Elazığ-2017, S. 228.
Aksakoğlu, G., Sönmez, Y. (2003) “Küreselleşme ve toplum sağlığı”, Toplum ve Hekim, 18(3): 196- 199.
Arı, A. (1977) “Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsü 1976 yılı çalışmaları”, Türk Hijiyen ve Tecrûbi Biyoloji Dergisi, 37 (1): 3-40.
Arıtürk, Sedat (1983) “Önsöz”, Türk Hijyen ve Deneysel Biyoloji Dergisi, 40 (1): 13-17.
Alkış, Necmettin (1978) “Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsü 1977 yılı çalışmaları”, Türk Hijiyen ve Tecrûbi Biyoloji Dergisi, 38 (1-2-3): 1-11.
Aslanoğlu, İ. (2001) Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı 1923-1938. Ankara: ODTÜ Mimarlık Fakültesi Yayınları.
Avcıoğlu, D.(1975) Türkiye’nin Düzeni Dün-Bugün-Yarın. Cilt 1, İstanbul: Tekin Yayınları.
Bağlum, Sami (1974) “Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsü 1973 yılı çalışmaları”, Türk Hijyen ve Tecrûbi Biyoloji Dergisi, 34 (1-2): 7-24.
Bulut Meryem, Yüksek Lisans Tezi, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı, Ankara, 2021, Hacettepe Ünv. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Anabilim Dalı yayını, S.72-83
Cengizkan, A. (2002) Modernin Saati. Ankara: Mimarlar Derneği 1927 ve Boyut Yayınları.
Collins, R. (1938) “Ankara Hıfzıssıhha Mektebi”, Türk Hıfzıssıhha ve Tecrübi Biyoloji Mecmuası, 181): 107-114.
Collins Ralph, “Ankara Hıfzıssıhha Mektebi”, Türk Hıfzıssıhha ve Tecrübî Biyoloji Mecmuası, Yıl: 1938, Cilt: 1, No: 1, s. 108.
Dedeoğlu, N. (2001) “Hıfzıssıhha Okulu: Tarihçesi, Önemi”, Toplum ve Hekim, 16(6): 468-469.
Doğan, A.E. (2005) Hıfzıssıhha Okulu ve Nusret F. Fişek (1958-1965). Ankara: Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Yayınları.
Erdem, M., Rose, K. (2000) “American Philanthropy in Republican Turkey: The Rockefeller and Ford Foundations”, The Turkish Yearbook, XXXI (21), 131-157.
Erder, N. (2003) Planlı Kalkınma Serüveni 1960’larda Türkiye’de Planlama Deneyimi. 1. Baskı, İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Erzin, N. (1957) “Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsünün 1956 yılı faaliyeti”, Türk Hjiyen ve Tecrûbi Biyoloji Dergisi, 17(1-2): 5-9.
İnan Afet, M. Kemal Atatürk’ten Yazdıklarım, İstanbul, 1971, s. 46.
Mollahailoğlu Salih, Dr., SD Dergi-33 sayı, 2007: http://sdplatform.com/Dergi/33/Internet-uzerinden-hizmet-ici-egitim.aspx
Öztürk, M. (1999) “Cumhuriyet Dönemi’nde Sağlık Hizmetleri”, Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 6(1): 37-41.
Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı 2010 Yılı İlk Altı Aylık Faaliyetleri ve 2010-14 Hedefleri, Yayınlanmamış Brifing (2010).
Resmî Gazete, 04.01.1941,Sayı: 4703, ss. 266-267.
Resmî Gazete, 26.12.1967, Sayı: 12786, s. 12
Resmî Gazete, 25.08.2017, Sayı: 30165, s. 102.
Sancaktar, C. (2011) “Demokrat Parti Dönemi Türk Dış Politikasına Marksist Yaklaşım”, Bilge Strateji, 3 (5): 25-99.
Sarıibrahimoğlu, S. (2008) Türkiye ile Avrupa Birliği Arasında Tamamlanması Öngörülen Gümrük Birliği Kararı Işığında Yedaş Davası. Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara.
Tabak, R.S. (2005) “Sağlık hizmetlerinde sürekli eğitim ve sürekli mesleki gelişim”, Türk Hijyen ve Deneysel Biyoloji Dergisi, 62(1): 59-66.
TBMM Tutanak Dergisi (1952). C 13. Dönem: IX. Ankara: TBMM Basımevi, s.316.
Tekin, G. (2011) Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâletinden Sağlık Bakanlığı’na (1920-2000). Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara.
Tokgöz, S. K. (1943) “Dr. Refik Saydam (1881-1942)”, Türk Hıfzıssıhha Tecrübi ve Biyoloji Mecmuası, 3 (1): 5-12.
Tören, D. (2011) Bandung Konferansı, Türkiye Bandung Konferansı’ndan Neden Tarafsızlığı Değil Batı’yı Seçti? Global Politikalar Araştırma Merkezi.
Tuna, İ. (1968) “Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsü 1967 yılı çalışmaları”, Türk Hijiyen ve Tecrûbi Biyoloji Dergisi, 28 (1): 6-18.
Tuna, İ. (1970) “Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsü 1969 yılı çalışmaları”, Türk Hijiyen ve Tecrûbi Biyoloji Dergisi, 30 (1): 5-13.
Uzluk, F. N. (1944) “Ord. Prof. Server Kâmil Tokgöz (1881-1943)”, Türk Hıfzıssıhha ve Tecrûbi Biyoloji Mecmuası, 4 (1): 5-8.
Not: Buradaki bilgi ve belgeler kaynak kullanılarak alıntı yapılabilir. Yazının tüm hakları konuyu hazırlayan ve yazan Bekir Metin’e aittir. Bu yazı dizisine 01 Haziran 2022 tarihinde başlandı.