Ne değişti/değişiyor?
Sorun yaratarak sorun çözmeye çalışıyor gözükmek, sorunları kronikleştirerek artıran ahlaki bir zafiyettir.
Yasa ve yönetmelik yapan mantık bu ülkede her zaman pragmatizmi esas almıştır. Maalesef saplantılı ideolojiye sahip kişi, güçlü bir zümre veya bir takım dinsel grupların menfaati doğrultusunda yasa yapma ve onları sık sık değiştirme bu coğrafyanın ahlaksız pragmatizminin değişmez geleneğidir.
Gayet açıktır ki zaman içerisinde güç el değiştirince yasa ve yönetmelikler de, “ihtiyaca binaen” ve “görülen lüzum” üzerine denilerek, kerameti kendinden menkul olarak sık sık değiştirilir. Bu durumda da yasa ve yönetmelikler kuşkusuz “tanınmaz ve saygı duyulmaz” oluyor, hukuk kavramı da katlediliyor.
Teessür ile görmekteyiz ki, anayasa kavramının da bundan nasibini alması kaçınılmaz oluyor. Anayasa gibi çağdaş ve aklî ilkelere dayalı, tanımlayıcı ve kapsayıcı insani ve ulusal erdemleri gözeten bir kavram bile maalesef 1961 de ihdas olunan AYM e rağmen defalarca değiştirilmiştir. Bu nedenle teokratik devletlerdeki tartışılamaz olan tek anayasanın ancak ve ancak kutsal kitap olduğu savı dinsel ideolojilerin diline pelesenk oluyor.
Bugün bile maalesef Anayasa tartışmalarının altında bu mantık vardır. Ancak Islam dünyasında tek ve mutlak Kanun koyucu olduğu mensuplarınca iddia olunan teokratik devlet Anayasası olan kutsal kitap bile Ortadoğu’nun bu pragmatizminden nasibini almıştır. Bunun nedeni ahlaksız pragmatizmin, insani ahlak ve erdemi öne almayan bazen teokratik oligarşi bazen de diktatörlüğe giden monarşilerde kendi iradesini egemen kılma arzusudur. Maalesef ülkemizde de bu refraksiyonlar hep yaşandı. Kimi Atatürk’ün arkasına sığınıp, laiklik adına pragmatist ahlaksızlığa saplandı, kimi din ve dinsel kurumların ardında pragmatik ahlaksızlığını yaşadı. Ama her iki kesim de ne ülke ve ne de halkı düşündü.
Sonuçta Ortadoğu’nun ahlaksız pragmatizmi Atatürk ve onun ilkeleri üzerine kurulu evrensel bir proje niteliğindeki devrime ihanet etti. Bizzat yasaları yapanlar hangi kesimden olursa olsun bizzat kendi yaptıkları yasaya saygı duymadı, mantığını idrak etmedi. Yani esas sorun pragmatik ahlaksızlığın kural tanımazlığı ve saygısızlığıdır.
Bu kural tanımazlık ve saygısızlık ise, özellikle Ortadoğu ikliminde sık sık anayasa/ yasa/yönetmelik/tüzük değiştirmek üzere tezahür ediyor. Kaybeden erdem ve bilimsel düşünce oluyor. Hem asker ve polisimiz, hem bilgelerimiz ve aydınlarımız ölüyor. Aslında geleceğimiz karartılıyor, yok edilmeye çalışılıyor. Geldiğimiz nokta ideolojiye kurban edilmiş adına “çoğulcu demokrasi” denilen, isminde bile tenâkuz barındıran dejenere anayasal bir rejimdir.
Yazar Prof. Dr. Mahmut Can Yağmurdur, Ankara, 6 Şubat 2022